29 Haziran 2011 Çarşamba

DOKTORLARDAN ÖĞRENDİKLERİM

http://acidpie.blogspot.com/
vs
http://benbugunbunuogrendim.blogspot.com/


Gözcü

Geçen gün Göz bölümünde çalışan doktora, dijital bir çizim yapıp ayna görüntüsünü aldığımda iki görüntünün çok farklı olduğunu, gözlerimde bir problem olabileceğini söyledim. Gözlerimi inceledikten sonra birinin -0,25 diğerinin +0,50 derece olduğunu, bir gözün eksi değerde diğerinin artı değerde olmasından dolayı düz çizgi çizemeyeceğimi, ayna görüntüsündeki farklılığın nedeninin de bu olduğunu söyledi. Sürekli kullanmam için bir gözlük verdi. Bir sefer kullandım.

Kulakçı

Başka bir gün Kulak Burun Boğaz bölümünde çalışan doktora "Sağa dönüp konuştuğum zaman sol kulağım tıkanıyor." dedim. Kulağımı, burnumu ve boğazımı inceledikten sonra Alerjik Rinit nedeniyle burundan yeterince nefes alamadığımı, bunun kulağa hava gitmesini engellediğini, kulak içinin nemli kaldığını söyledi. Bu nedenle tıkanma olabilirmiş. Kulak basıncını ölçmesi için Kulakçı 2'ye gönderdi. O da tragusumdaki küpeye çok şaşırdı ben de onun kulakçı olup da hiç tragus küpesi görmemiş olmasına çok şaşırdım sonra Kulakçı 1'e geri döndüm. Basıncım normalmiş. Mevsim geçişlerinde alerji ilacı almayı ihmal etmememi söyledi. İkisi burun spreyi olmak üzere dört tane ilaç verdi. İlaçları kullandım. Şikayetim sona erdi.




Mideci

Şimdiye kadarki tüm abuk sorunlarıma çok mantıklı cevaplarla çözümler sunan doktorlara saygım ve inancım tam olarak, arada bir ağrıyan midemi muayene etmesi için, o an hiçbir rahatsızlığım yokken Gastroenteroloji bölümünde çalışan doktora gitmiş bulundum.
Varsayım 1: Mideci, "Keşke benim de inceleyebileceğim Ailesel Akdeniz Ateşi(AAA) rahatsızlığı olan bir hastam olsa.." diye odasının köşesinde iç geçirerek, küçük bir umutla yeni hastayı beklemekteydi.
Varsayım 2: Mideci, sürekli ellerini yıkarken bir yandan da açık pencereden odaya giren virüslerin solunum yoluyla vücuduna girmesi durumunda oluşabilecek hastalıkların latince isimlerini, tedavi aşamalarını, tedavinin yanıt vermemesi durumunu düşünerek panik olup, tüm mikroplarıyla beraber gelecek olan yeni hastayı beklemekteydi.
Varsayım 3: Mideci, uzmanlık tezini AAA hastalığı üzerine yazacaktı ve bu pek yaygın olmayan, daha çok Ermeni, Yahudi, Arap ve Türklerde görülen hastalıktan muzdarip bir kişiye rastlamak için bulunduğu coğrafi koşulların uygunluğunu düşünerek heyecanla yeni gelecek AAAli hastayı beklemekteydi.
Odaya girdim, Mideci ellerini yıkamaktaydı. Diğer doktorlara anlattığım şikayetler gibi, bu birkaç kez yaşadığım, sürelerini hiç hatırlamadığım mide ağrısını da alengirli bir hale sokarak  "3-4 ayda bir 3-4 gün tarifsiz bir mide spazmı yaşıyorum, çok kıvranıyorum, iptal oluyorum." dedim ve "Bil bakalım nedir?" bakışı attım. Mideci, "Eureka!! Eureka!!! Benim de artık AAAli bir hastammmm varrrrrrrrr!!!!!" iç sesiyle titreyerek "AAA olabilirsin!" dedi.
Semptomları 3-4 ayda bir 3-4 gün süren ateşle beraber karın ve eklem ağrısı olan AAA hastalığı konusunda hiçbir fikre sahip değildim. O an sadece atmıştım ve rakamları tutturmuştum. Mideci de çoktan tanıyı koymuştu, emindi ama yine de sordu, "Ailede AAAli var mı?  Şekeri olan var mı? Ataklar ateşli mi geçiyor? Karın ağrısı, eklem ağrısı oluyor mu?.." vb. Tüm sorularına "Hayır, yok." cevabı aldı. "Peki, nerelisin?" dedi. Aldığı cevaplar hiç umrunda değildi. "Hepimiz Hrantız, hepimiz Dinkiz" diyerek muayene sedyesine uzanmamı istedi. Derin nefes almamı söyledi ve karnımı muayene etti, etti, ettiiii... O kadar uzun süre muayene etti ki özel yoga, pilates öğretmenim Emre'den öğrendiğim tüm nefes tekniklerini yattığım yerde çalışma fırsatı buldum. Mideci hiçbir şey söylemeden ellerini yıkamaya gitti. Peki ben de tam o anda çantamdan ıslak mendil çıkartıp karnımı silsem yakışık alır mıydı? Hayır.
Mideci bir kağıt aldı ve üzerine tam milyon tane test yazdı, hepsini yaptırmamı istedi. AAA teşhisinin Dna testiyle yapılabileceğini ama öncesinde bunların da yapılması gerektiğini, bunlarda bir mide rahatsızlığı çıkmaması durumunda bana genetik laboratuvarı yollarının göründüğünü söyledi. Bir de tam milyar tane yan etkili, hücre bölünmesini engelleyen bir kanser ilacı yazdı. İki kutu. Hayatım boyunca 3/24 kullanacağımı, tanı kesinleştiği zaman da sürekli bu ilacı alabilmem için adıma bir rapor yazacağını falan söyledi, derhal ilaca başlamamı tembihledi. Hala heyecanını muhafaza eden Mideci'nin AAA_AAA bakışları arasında odayı terk ettim.
Konu hakkında eczacı olarak babama ve doktor olarak da dayıma danıştım. AAA olamayacağımı ve ilacı kullanmamamı söylediler. Ben de onlarla aynı fikirdeydim. Testleri yaptırıp, mide rahatsızlığı yazılı kanıtımı Mideci'ye "Gastrit çıktım, naberrr?" diyerek göstermek için önce endoskopi ünitesine gittim. Ayşegül aptisinin "Endoskopi çok kolaymış incecik bi kamerayla bakıyorlarmış, ben yaptırmadım ama öyle diyorlar, kesin yaptır." sözleriyle yetinmeyip internetten araştırmış ve endoskopi denen şeyin 21.yüzyılda hala bahçe hortumu kalınlığında bir hortumun hastanın genelde narkozla bayıltılarak ağzından sokulup midesinin görüntülenmesi işlemi olduğunu öğrenmiştim. Bayıltılmayan hastaların da boğazının spreyle uyuşturulmasına rağmen 10 dakikalık süre içerisinde sürekli öğürdüğünü, böğürdüğünü, geğirdiğini, ağladığını, bağırdığını da okumuştum ama bayıltılmamaya kararlıydım. Endoskopi bölümüne gittiğimde elime 6 sayfalık bir bilgilendirme yazısı verildi ve kabul ettiğime dair imza atmam istendi. "Haa, tebi tebi atarım ben sonra deyip kağıtları alıp hastaneden uzaklaşırken teyzemle konuştum ve o da Ayşegül aptisi gibi kendi yaptırmamış olduğu halde "Çok kolay çok, kaçma sakın." diyerek beni ikna etti. İmzayı attım ve odaya girdim. Mideci 2 ile göz göze geldik. Birbirimize sabit ve donuk bir şekilde baktık, baktık ve baktık. Mideci 2, bir hamlede maskesini taktı ve yaklaştı. Donuk bakışlar devam etmekteydi. Mideci 2, donuk bakışları maskenin üzerinden bir gözünü kırparak böldü.
Ben, dudak kıvırdım. Mideci 2, dudağımdaki takıyla ilgili sorulan o biricik soruyu sordu: "Onun arkası var mı?" Ben de biricik cevabımı verdim: "Evet, arkası var." Bu sefer de ben Mideci 2'ye endoskopi öncesi sorulan belki biricik soruyu sordum: "Bayıltılacak mıyım?" Bu soruya pozitif cevap almam durumunda mekanı ışık hızıyla terk edeceğim için dikkatle maskenin içinden gelecek cevabı bekledim. "Bayıltalım mı?" dedi Mideci 2. "Hayır." dedim. Boğazımı yutkunamayacağım kadar uyuşturacak spreyi sıkmaya başladı. Bir yandan da komikli şakalar yapmaktaydı. Mideci 2 bayağı bayağı eğlenceli bir doktor çıkmıştı. Midemde hortumla kahkaha bile attım. Ayrıca kocaman ekrandan izlediğim midem, içtiğim galonlarca kolaya rağmen o kadar temiz o kadar tatlıydı ki kendi iç güzelliğimden etkilendim. İşlem bitti, Mideci 2 "Bir şeyin yok." dedi. Midecilerin gastriti bir şeyden saymadığını aşağıda daha iyi anlayacağız. Tanı: Antral Gastrit yazan kağıdı aldım. Çok rahat geçtiği için teşekkür ettim. Odadan, etrafta endoskopi yaptıracak birileri varsa onların korkmamasını, sakinleşmesini sağlamayı asli görevim kabul ederek yüzümde kocaman bir gülümsemeyle çıktım ve diğer testleri yaptırmak için yola koyuldum.
Kan vermek daha önce bayılıp gözümü acilde açmama neden olmuş bir işlem olduğu için en çok ondan korkmaktay-
dım ama testleri çabucak tamamlayıp Mideci 1'e sonuçları götürüp şu AAA teşhisinden bir an önce kurtulmak için cesaretimi toplayıp bankoya yaklaştım. Tüpçü, öndeki kıza bir tane tüp verip "Sonucunu yarın alabilirsin." dedi. Ben de arkadan "Neee? Yarın mı? Bugün alamaz mıyız?" dedim. Tüpçü "Onun öyle, senin nasılmış bakalım.." dedi ve bilgilerimi girdi. Makineden çıkan iki metre barkodu tek tek tüplere yapıştırmaya başladı. Tüpcünün avcu tüple dolmaktaydı. "Bu ne? Bunların hepsine ben mi vereceğim kan?" dedim. Tüpçü "Evet." dedi. "Öğle yemeğinden 2 saat sonra da tekrar gelip Tokluk Kan Şekeri Testi için vereceksin." diye ekledi ve tüpleri ellerime tutuşturmaya çalıştı.
İşte o an, vereceğim tüm kan beynimdeyken hiç tüplere yanaşmadım bile. Önce çirkinleşip "Ben veremem bu kadar kan falan. Gidiyorum ben." dedim. Tüpçü hala ısrarla tüpleri itelediği için bu sefer de masum bakışlarla ve dolu dolu gözlerle "Ama ben bayılırım ki benim tansiyonum düşüyor, bunlar çok fazla, ağlarım ben.." dedim. Tüpçü hiç nazımı çekecekmiş gibi görünmemekteydi. Aldım altı tane kocaman tüpü, "Sen çekmezsen babam çeker nazımı." diyerek uzaklaşıp babamla konuştum. Babam, kanın tek seferde alınacağını söyledi. İşte ihtiyacım olan sihirli cümle de buydu çünkü altı kez alınacağını düşünmekteydim gerçekten.
Tüplerin tamamen dolmayacağını da söyledi. Biraz rahatlayıp hemşirenin yanına gittim. Hemşireyle yine de tedirginliğimi paylaştım ama o otomatiğe bağlamıştı çoktan, şırıngayı falan çıkarttı gözümün önünde. Ters tarafa bakıp bu kan şekeri testi için de kanın şimdi alınmasının benim için çok çok uygun olduğunu, tok olduğumu, yemek yiyeli tam tamına iki saat geçtiğini söyledim. Kolumun arasına pamuk sıkıştırılıp, öğleden sonra görüşülmek üzere yollandım. Artık sinirlerim gerilmeye başlamıştı. Yapılan bu milyon tane testte ruh sağlığımla ilgili bir şey varsa değerlerimin normal çıkmayacağından emindim. Bir hasta bakıcı ve bir de idrar tahlili bankosunda duran Çişçi'yle tartıştım. Bunların detayına girmek istemiyorum. Öğleden sonraki kanı da başka bir hemşire alırken kolumdaki iğne izini görüp "Sabah da kan verdiniz herhalde." dedi. Ben de "Yok ben eroinmanım, kollarım hep böyle delik delik bak.." dedim içimden, dışımdan da "Evet." dedim.
Ertesi gün tüm sonuçları aldım. Her şey normaldi maşşşşaalla. Şimdi tek yapmam gereken Mideci 1'e gidip Gastrit sonucumu göstermek, verecekse ilacımı almak ve bu konuyu kapatmaktı. Odasına girdim. Mideci 1 yemin ederim yine ellerini yıkıyordu. Sonuçları gösterdim. "Hiçbir şey çıkmamış işte, AAA testi yapılacak." dedi ve genetik laboratuvarı kağıdı çıkarttı. 12 mutasyon!!! taramasını işaretledi. Problemimin gastrit olduğunu, ağrısını ilk anlatırken biraz abarttığımı, gastrit olan bir arkadaşımla konuştuğumu, şikayetlerimizin tamamen aynı olduğunu, midemin ağrıdığına emin olduğumu, tamam 3-4 gün değil  arada 1-2 gün sürüp çok azcık ağrıdığını, aralıkların da 3-4 ay değil, bazen 1 ay bazen 10 ay olduğunu ve gastrit ilaçlarının iyi geldiğini söylemem hiçbir işe yaramadı. "O, öyle bir ağrı yapmaz. O, hiçbir şey değil. AAA ilacına muhakkak hemen başla. Dna testi yaptıracaksın." dedi. Kafaya koymuştu beni ya AAA yapacaktı ya da AAA yapacaktı.
Varsayım 1: Ben Dna testi yaptırırım, sonuç negatif çıkar ve Mideci 1 hırsından hiçbir şey kaybetmeden bu testlerin zaten 5% yanlış çıkma payı olduğunu söyleyip tekrar yaptırmamı ister ve tekrar yaptırmamı ister.
Varsayım 2: Bu 5% yanlış çıkma payıyla ben AAA çıkarım, Mideci 1 ile asıl maceramız işte o zaman başlar.
Varsayım 3: Mideci 1 bu arada kendine gerçek bir AAAli hasta bulup onunla ilgilenir, peşimi bırakır.
Sonuç: Gastritim!!!!! Bu konu da burada kapanmıştır. Bu da böyle bir anımdır. Bir daha da durup dururken hastaneye gidip doktorlara abuk sorular sormayacağım. Gerekmedikçe bir daha hiç hastaneye de gitmeyeceğim! Geçmiş olsun... Kimsenin de hastaneye gitmesi gerekmesin. Gökten üç elma düşmüş hepsi de Mideci 1'in başına!
Sağlıklı günler.

15 yorum:

  1. "Gerekmedikçe bir daha hiç bu bloga girmeyeceğim yorum yazmayacağım." Büyük konuşmuşum zamanında. Seni, yaratıklarını, masallarını nasıl özledim bir bilsen keşke ah bir bilsen Duygucuğum...

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler. O halde hepimize geçmiş olsun.:)

    YanıtlaSil
  3. İçimden ara ara "özet geç" dediysemde hepsini okudum. Hastaneye çok zorda kalmadıkça kendim için gitmem. Genelde başkalarını götürmüşümdür. Öyle daha güzel oluyor. Ömür boyu az doktora gitmen dileğiyle ya da hastaneler ve doktorlar süper olsun istediğin zaman git. Güzel çalışma 9/10. ;)

    YanıtlaSil
  4. Amin cümlemize süpanalla. Teşekkür ederim ama 1 puan daha istiyorum!!!:p

    YanıtlaSil
  5. 1 puanı hastalıklar yüzünden kesmiştim ama hadi gönlün olsun ki hak ediyorsun haksızlık etmeyelim
    11/10 (içimden bu sefer fazla geçti. oda idrar tahlili çizimin için).

    YanıtlaSil
  6. AHahhaha o benim de favorim, çak! Teşekkür ederim, benim de sana puanım 12!:))

    YanıtlaSil
  7. Heralde* sevgili Duygucuğumuz bazı düzeltmeler yapıması* gerekli diyip* az rastlanan* yazım hatalarını düzeltmiş. :*

    YanıtlaSil
  8. Herhalde sevgili Adsız, düzeltmeler için kendisine önerdiğimiz Livemocha'dan memnun kalmamış ki hala bu blogun düzeltmeleriyle takıntılı bir şekilde ilgilenmeye devam ediyor. Tam da nasıl yapıyor anlamamaktayım. Google önbellekle şu anki sayfayı yan yana açıp bakalım bugün hangi harfler değişmiş diye inceleyerekse eğer, bunun pek hayra alamet olmadığını üzülerek söylemek isterim. Kendisine, Psikiyatri bölümünde çalışan Beyinci'ye görünmesini öneririm.

    YanıtlaSil
  9. :D ya dugucum ben sana kaç kere dedim ama gitme hastaneye ben doktorum bana gel diye.ama nafile o sedyede ne kadar da mutlusun.(bkz resim7). benim puanım 100.muccck

    YanıtlaSil
  10. ama ben geç kaldım :( bunu nasıl aşabilirim. sen çizerken yazarken bana meyıl gelsin göndere basmadan ben geliyim burda bekliyim sonra basınca hemen çıksın görüyim var mı böyle bir sistem. kayıt olmak filan var mı meyıl gelsin nooooolooor çizimin kadar dilin de varmış senin ö.Ö nası ya? puan muan vermiyciym.

    YanıtlaSil
  11. kendi bile bakmıyomuş ki ehe mehe..

    YanıtlaSil
  12. İnternetin ulaşamadığı yerlerden yeni indim medeniyete Zoe, ondan geç yazıyorum. Teşekkürler msjın için var tabi dilim de pabuç kadar hem de=) O takip olayı da benim bildiğim bloggera kayıt olup falan yapılıyor ama bloggera girdiğinde görüyorsun takip ettiklerinin gönderdiklerini. Her yeni kayıtta mail nasıl gelir o kısmı bilemiyorum işte:p Neyse uyarı gelmese bile aklına estiğinde yine beklerim, hoşçakal:)

    YanıtlaSil
  13. Daktırcelıs daktırcelıs sen benim bundan sonra tek doktorumsun!!! Senden başkasına da sormam bir şey artık. Her soruma "Hiçbir şeyin yok, turp gibisin." diyeceğini bilsem de bu böyle bundan böyle. Öyle güldük eğlendik resim7 de olduk ama her şeyin bir şeyi var yani değil mi? Neyse yolculuk sonrası saçmalamalarıma son vereyim! Benim de sana puanım 200!:*

    YanıtlaSil
  14. Şimdi paket olunca içinde kutular olüyor tabi :P

    YanıtlaSil
  15. Kafan çok güzelmiş güle güle kullan.:)

    YanıtlaSil